mutlak bir yalnızlıkla dönüyor dünya
nefeslerin üstünde sıralanmış mezarlar
çiğ bir tekerlemeyle yıkanmış dudağın
kırmızı kiremitler,
yeşil bir odanın şah damarı
sanki sen
ıssız bir vahanın ortasında
görkemli bir İrlanda şatosu
sanki ben
tüm fırsatları elinden alınmış
küflü bir çocuk.
beni neden sevmedin?
insan, insanın kalbinde yaşar
iyilik fikrini sen doğurdun içimde
her şey bir küçük soruya sığacakken
şimdi, uzun bir liste.
dünyayı ortadan bölsek eskisi gibi olur mu?
eve bir kuş alamam ama
masanın dili olsa da konuşsa.
mutfağın alt rafında unutulmuş çiçekler,
tavanda her şeye tersten bakan bir kertenkele
besmelesiz açılmış boş bir kavanoz
ruhumun temporal lobunda ince bir kesik
portakalın tadı yorulmuş
ve ağır ağır ölen bir işçi emeklisi.
kırmızı, dudaklarından kayıp düşüyor.
her gün bir öncekinden çalınmış
gittikçe seyrelen tek atımlık doz.
çocukların gülüşünde bir tuhaflık var.
şimdi burada
kekremsi bir ceketle oturmamın
üç sebebinden hangisi sensin
Parmağındaki yanık
Boynumdaki ilmek
Havada asılı duran söz.
penceremde hüzün
bin bir çeşit,
bir dokun, bin ah işit yağmurdan.
ellerimi
koyduğum yerde bulamadım, bu sabah
sebebi ben miyim insan olmanın.
her çeşit nebattan
ve kuru gürültüden yoğrulan çamur
biraz su, biraz un, biraz dilek
beni neden sevmedin?
ben ölürsem sevaplarımı bir kutuya koy
günahlarım zaten boynumda ilmek
ağaçlara gömülmektir son dileğim
göğe yakın
söylentilerden uzak.
İlk yorum yapan siz olun